Kanser; çağın hastalığı olarak tanımlanan ve vücudun birçok bölgesinde görülebilecek hayati önem taşıyan bir hastalıktır. Bunun yanı sıra ancak erken teşhis edilmesi ve doğru tedavi planlaması ile hastanın hayatı kurtulabilmektedir. Meme kanseri ise genellikle kadınlarda görülen en sık kanser türü olmasının yanı sıra günümüzde birçok kadın risk altındadır.
Günümüzde kadınlarda en çok görülen kanser türü olan meme kanserinde erken tanı yaşam süresini kısaltmakta ve tedavi sürecini çok daha konforlu bir hale getirmektedir. Meme kanseri için tüm dünyadada farklı sosyal projeleri yönetilmektedir. Meme kanserinin erken bulguları kişinin günlük yaşam içerisinde fark edebileceği şekilde belirgindir.
Bu bulgular ise şu şekilde sıralanabilmektedir;
Unutulmamalıdır ki dünyada her 8 kadından 1'i meme kanseri tehlikesi ile karşı karşıya kalabilmektedir. Bu nedenle yaşam tarzında uygulanacak birtakım değişiklikler ve alınacak önlemler ile bu risk fakötrlerinin önüne geçilebilmektedir.
Normal bir süt kanalı kesiti
Süt kanalı içindeki hücreler kansere dönüşerek aşırı çoğalmaya başlıyorlar .
Kanser hücreleri kanalın içini doldurmuş, kanalın dışına çıkmamış(Duktal karsinoma in situ DCIS)
Kanser hücreleri süt kanılının dışına taşmış (invaziv duktal karsinoma)
Meme kanseri; meme bölgesinde yer alan süt bezlerini ya da süt kanallarını oluşturan hücrelerde görülmektedir. Meme kanseri birtakım belirtiler vererek erken teşhis edilebilmesini kolaylaştırmaktadır. Aynı zamanda toplumu bilinçlendirmek amacı ile birçok sosyal sorumluluk projesi yürütülmektedir. Meme kanserinden korunma yolları şu şekilde sıralanabilmektedir;
Meme kanseri gerek biyolojik gerekse de çevresel faktörler ile günümüzde çok sık rastlanan bir kanser türü olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle gerekli önlemler alınmalı ve periyodik kontroller aksatılmamalıdır. Özellikle de meme kanseri risk faktörü altında olan kadınların çok daha dikkatli olması ve özenli davranması gerekmektedir.
Meme kanserinde en önemli risk faktörü genetiktir. Öyle ki ailede meme kanseri tanısı konulmuş kişiler risk altındadır. Aynı zamanda genlerdeki birtakım bozukluklar nedeni ile kalıtsal meme kanseri görülme sıklığı da fazladır. Meme kanserinde genetik faktörler nedeni ile risk altında olup olunmadığının belirlenmesi için cevaplanması gereken birtakım sorular bulunmaktadır. Bu sorular; ailede kansere yakalanan kişini yakınlık derecesi, kansere yakalanan kişinin kaç yaşında olduğu ve her iki memede de mi yoksa tek memede mi kanser olduğu, ailede kaç kişide kanser teşhisi konulduğu, ailede kansere yakalanan kişiler arasında erkek olup olmadığı gibi sorulardır.
Meme kanserinde genetik faktörlerin önüne geçilebilmesi amacı ile ilaç tedavisi ile ve cerrahi tedavi yöntemleri ile gerekli önlemler alınmalıdır. Kalıtsal meme kanserine karşı genlerdeki BRCA1 ve BRCA2 genlerinin araştırılması önemlidir.
Bilimsel çalışmaların ve teknolojik gelişmelerin tıp alanına yansıması meme kanseri tedavisinde de etkisini göstermektedir. Gerek tanı gerekse de tedavi yöntemlerinde farklı disiplinler uygulanmakta ve hasta için oldukça konforlu bir süreç sunmaktadır.
Meme kanserinde uygulanan tedavi yöntemleri aşağıdaki gibidir;
Erken tanı ile çok daha kısa ve konforlu bir süreçte tedavi edilebilen meme kanserinde günümüzde cerrahi yöntem sıklıkla uygulanmaktadır. Meme dokusunun ve süt kanallarının kanserli hücrelerden arındırılması amacı ile meme dokusunun bir bölümü ya da memenin tamamı cerrahi yöntemler ile alınmaktadır. Cerrahi yöntemlerin uygulanması sonrasında destekleyici ve koruyucu tedavi yöntemleri ile hasta sağlığına tamamen kavuşturulmaktadır.
Meme kanserinde kanserli hücrelerin lenf bezlerine sıçraması durumunda ise koltuk altı lenf bezlerinin de cerrahi yöntemleri ile alınması gerekmektedir.
Meme kanseri tedavisinde uygulanan cerrahi yöntemler;
Meme koruyucu cerrahi uygulama: meme dokusunda gelişen kanserli hücreler ile birlikte çevresindeki bir miktar dokusunun da alınması işlemidir. Bu işlem sonrasında genellikle radyoterapi uygulamasına ihtiyaç duyulmaktadır.
Mastektomi: Meme dokusunun tamamının alınması işlemidir. Cilt koruyucu mastektomi: Memenin tamamen alınması ve cilt yapısının korunduğu cerrahi uygulamadır. Bu ameliyat sonrasında genellikle protez uygulaması gerçekleştirilerek estetik kaygılar da giderilmektedir.
Meme başı koruyucu mastektomi: Meme dokusunda bulunan kanserli hücrelerin çıkarılması işlemidir. Aynı cerrahi uygulama sırasında çıkarılan doku protez ile tamamlanmaktadır.
Meme kanserinin tanısında bazı hastalarda kanserli hücrelerin lenf bezlerine de sıçramış olduğu görülebilmektedir. Bu durumda tedavi sürecine koltuk altına yönelik tedavi seçenekleri de dahil edilmektedir. Bunlar şu şekilde sıralanabilmektedir;
Meme kanserinin lenf bezlerine sıçramış oldğunun tespit edilmesi üzerine uygulanmaktadır. Tetkik sürecinde değerlendirilen bu durum sonrasında lenf bezleri de cerrahi yöntemler ile alınmakta ve destekleyici tedavi yöntemleri uygulanmaktadır.
Radyoterapi (Işın tedavisi) Teknolojik yenilikler sonucunda geliştirilen radyoterapi uygulamaları oldukça başarılı sonuçlar vermektedir. Cerrahi uygulama sonrasında meme ve koltuk altı bölgesine radyoterapi tedavisi uygulanarak kanserli hücre oluşumu engellenmektedir.
Kemoterapi (İlaç tedavisi) Kanserli hücrelerin yok edilmesi amacı ile uygulanmaktadır. Genellikle ameliyat sonrasında uygulanmaktadır.
Neoadjuvan kemoterapi: Meme kanseri teşhisinde gecikilmiş hastalarda uygulanmaktadır ve genellikle cerrahi uygulama öncesinde başvurulmaktadır.
Hormonoterapi (Hormon tedavisi) Meme kanserinin kadınlık hormonu etkileri ile açığa çıkması durumunda başvurulan bir tedavi yöntemidir.
Akıllı Tedaviler: Meme kanserinde kişiye özgü tedavi yöntemleri de uygulanmaktadır. Hedef bölgeye yönelik tedavi yöntemlerinin yanı sıra ağızdan alınan ilaçlar da kullanılabilmektedir.
Günümüzde meme kanseri oluşmasını önleyen bir yöntem yoktur. Buna karşılık erken teşhis ile hastalığın zararını en aza indirmek mümkündür. Tüm teknolojik gelişmelere, çağdaş yöntemlere rağmen erken teşhis, meme kanserine karşı mücadelemizde en önemli silahımızdır.
Mamografi, meme kanseri taramalarında kullanılan en yaygın yöntemdir.
Kadınların kendi kendilerini muayene etme yöntemlerini öğrenmeleri, en ucuz ve kolay yöntemdir. Bir uzman tarafından muayene edilmeleri de diğer tarama yöntemidir. Bu yöntemlerin en etkilisi ise, üçünün birlikte yapılmasıdır. Yani her kadının kendisini her ay muayene etmesi, 40 yaşından sonra yılda bir defa bir uzman hekim tarafından muayene edilmesi ve her yıl mamografi çektirmesi en uygun yöntemdir.
En sık karşılaştığımız sorulardan birisi, “MR(magnetik rezonans) ile daha iyi sonuç alınmaz mı?” sorusudur. MR, meme kanseri tanısında kullanılan bir yöntem olup, bazen tanı için mutlaka gerekli olmaktadır. Fakat tarama programlarında maliyet çok önemli bir kriter olduğundan MR tarama yöntemi olarak kullanılmamaktadır.
Meme kanseri kadınlarda en sık görülen kanser çeşitlerinden biridir. Erken teşhis edildiğinde tedaviye iyi yanıt verme ihtimali artmaktadır. Bu nedenle bütün kadınların meme kanseri konusunda bilinçli olmaları ve erken teşhisin önemini kavramaları gerekmektedir. Meme kanseri ile ilgili sık sorulan sorular ve yanıtları bu konuda rehber olmaktadır.
40 yaşından itibaren her kadın rutin ultrason ve mamografi kontrollerini yaptırmalıdır. Ailesinde meme kanseri öyküsü bulunan kişiler kontrollere daha erken başlamalıdır. Meme kanserinin 20'li yaşlardan önce görülme olasılığı düşüktür.
Mamografi bir tarama ve tanı yöntemidir. Göğse yayvan bir şekil verilir, önden ve yandan olmak üzere göğüs içinden iki adet görüntü elde edilir. Eğer mamografi memede tespit edilen bir kitleden ötürü çekiliyorsa daha fazla görüntü alınması gerekebilmektedir. Mamografi bu amaçla çekildiğinde bir tanı koyma, rutin kontrol amacıyla çekildiğinde ise tarama yöntemi olmaktadır.
Hızlı Ulaşmak için;
Adres : Teşvikiye mah. Hakkı Yeten cad. No:23 Vital Fulya Plaza Kat:4 Daire:13 Fulya/Şişli/İSTANBUL
Gsm : +(90) (532) 234 28 58
Telefon : +(90) (212) 274 50 60