Kadınlarda en sık görülen kanser türü meme kanseridir. Bu nedenle özellikle Meme Kanseri konusunda kadınların bilinçli ve bilgili olması gerekmektedir. Meme kanserinde erken tanı sonucunda tamamen iyileşmek mümkün olabilmekte oysa ilerleyen evrelerde tanı konulan hastalarda, hastalık yaşamı tehdit edebilen boyutlara ulaşmaktadır. Bu nedenle her kadının meme kanseri konusunda daha bilinçli olması hayati önem taşımaktadır.
Meme kanseri hususunda pek çok yanlış bilgi bulunmaktadır. Bu yanlış bilgiler ve yapılan hatalar yaşamsal önem taşıyan erken tanının gecikmesine yol açmaktadır. Bu nedenle erken teşhis ve tedavi için Meme Kanseri Nedir sorusuna yanıt vermek ve meme kanseri hakkında daha doğru bilgileri edinmek gerekir.
Meme kanseri sekiz kadından birinde görülen, yakalanma riski en yüksek kanser türüdür. Meme dokusunda bulunan hücrelerde ortaya çıkan bir kanser türüdür. En sık görülen tipi süt kanallarında gelişen “duktal tip” olarak adlandırılan tipidir. Süt bezlerinde oluşan türüne “lobüler tip” adı verilmektedir. Ayrıca medüller, tübüler ve müsinoz olarak adlandırılan meme kanseri tipleri de bulunmaktadır.
Meme kanserinin en belirgin belirtisi kitledir. Bu kitleler memenin elle kontrol edilmesi esnasında fark edilerek veya kontrol radyolojik incelemeler sırasında fark edilebilmektedir. Bunun dışında meme dokusunda değişiklikler, ciltte çekintiler, cildin kızarması, damarların ortaya çıkması, kanlı meme ucu akıntısı ve koltuk altı bölesinde ele gelen kitleler meme kanseri belirtisi olarak kendini göstermektedir. Ancak bu belirtiler genellikle ileri evre meme kanserlerinde ortaya çıkmaktadır.
Meme Kanseri Nedir başlığı altında ifade edildiği gibi meme kanseri belirtileri ortaya çıkmadan önce yapılacak görüntüleme yöntemleriyle erken tanı konulması meme kanserinde riski düşürmektedir. Bu nedenle meme kanserinde erken tanı hayati önem taşımaktadır diyebiliriz. Bu nedenle düzenli olarak ultrasonografi ve mamografi tetkikleri ile kontrollerin yapılması gerekmektedir. Bunun yanı sıra kadınların elle meme muayenesini yapmaları ve ihmal etmemeleri önemlidir.
Memeden kan gelmesi, meme dokusundaki değişiklikler, meme derisinde çökme olması ya da dikkati çeken diğer anormallikler halinde muhakkak bir meme cerrahına başvurulması gerekmektedir. Doktor muayenesi hastalığın erken evrede teşhis edilmesi için önemlidir. Hastanın kendi kendine yaptığı elle meme muayenesi de önemlidir ancak hastanın kendi fark edebileceği kadar ilerlemeden önce, kontrol görüntüleme yöntemleriyle kanser çok küçükken saptamak daha çok tercih ettiğimiz bir durumdur.
Yukarıda da bahsedildiği gibi meme kanseri erken evrelerde herhangi bir belirti vermeyen ağrısız kitle şeklinde kendini göstermektedir. Ancak bazı tablolarda daha az görülmekle birlikte ağrı eşlik edebilmektedir. Daha nadir tablolarda ise; meme dokusunda çekilme, dokunun kalınlaşması, tahriş, şişkinlik, meme ucunun hassasiyeti ya da içe dönmesi tarzında meme ucu şikayetleri görülebilmektedir. Ayrıca memeden gelen kanlı akıntılar ve ağrı semptomları genellikle daha ileri meme kanseri evrelerinde karşılaşılan bir durumdur. Koltuk altında şikayete neden olan kitle varlığı, meme dokusu üzerindeki yaralar ve kanserin diğer kemiklere ya da organlara yayılmasına bağlı olarak gelişen şikayetler ise geç dönem belirtiler olarak ifade edilebilir. Bu tablo genellikle kanserin son evrelerini yani geç dönem belirtilerini açıklamaktadır.
Meme Kanseri Nedir konu başlığında dikkat edilmesi gereken en önemli detay meme kanserinin diğer kanser türlerine kıyasla ileri dönemlere ulaşana kadar herhangi bir belirti vermemesidir. Bu nedenle erken teşhis meme kanserinde altını çizilmesi gereken bir husustur. Meme kanserinin erken teşhisinde önemli olan faktör ise; kişinin kansere karşı bilinçli olmasıdır. Meme kanserine karşı korunmak için kontrol programlarına uyum sağlamak hastalığın erken evrede teşhisinin koyulmasına ve hayati risklerin önlenmesine olanak sunmaktadır.
Erken evrede meme kanserinin teşhisinin koyulması, meme kanseri tedavisinin başarı oranını aynı seviyede arttırmaktadır. Erken tanı için ise 3 farklı kontrol programı uygulanmaktadır. Birinci basamakta; evde kendi kendine yapılan meme muayenesi vardır. Bu muayene 20 yaş üstü her kadının her ay düzenli olarak evde memelerini ve meme dokusundaki farklılıkları incelemesine yöneliktir. Meme muayenesi esnasında doku içerisinde şüpheli bir kitlenin ele gelmesi halinde vakit kaybetmeden muhakkak bir meme uzmanına başvurulması gerekmektedir. Diğer tanı ve teşhis basamaklarında ise ultrasonografi ve mamografi tetkikleri bulunmaktadır. 40 yaş öncesindeki her kadının düzenli aralıklarla meme ultrasonografi tetkikini yaptırması erken teşhis açısından önemlidir. 40 yaş üzeri kadınların ise; yıllık mamografi tetkikini tekrarlaması şüpheli kitle ve lezyonların incelenmesi ve teşhisinin konulması açısından hayati önem taşımaktadır.
Normalde risk artışı olmayan kadınlar için 20- 39 yaşları arasında her ay kendi kendini muayene ve 1-3 yıl ara ile bir defa uzman hekime muayene olmaları önerilir. 40 yaş üstünde ise her ay kendini muayeneye ek olarak her yıl uzman bir hekime muayene olunması ve her yıl mamografi çektirilmesi önerilir.
Yukarıda sayılan bazı risk faktörleri taşıyan kadınların ise mamografi çektirmeye 35 yaşından sonra başlamaları önerilir.
Göğüs bölgesine genç yaşta radyoterapi uygulanan kadınların 30 yaşından önce yılda bir defa, 30 yaşından sonra yılda iki defa uzman bir hekime muayene olmaları ve ışın tedavisi uygulandıktan on yıl sonra her yıl mamografi çektirmeye başlamaları öneriliyor; fakat işlemin 30 yaşından önce başlamaması önerilir .
Yapılan biyopsilerinde lobuler karsinoma in situ (LCIS) veya atipik hiperplazi saptanmış kadınların her yıl mamografi çektirmeleri ve her yıl uzman bir hekime muayene olmaları önerilir.
Aile yakınları arasında meme kanseri olan kadınların her yıl bir uzman bir hekime muayene olmaları gerekir. Ailede meme kanserine yakalanan bireyde hastalık kaç yaşında ortaya çıkmış ise, o yaştan 10 yıl önce başlayarak her yıl mamografi çektirmeleri gerekir. Örneğin annesi 43 yaşında meme kanserine yakalanan bir kadın, 33 yaşından itibaren her yıl mamografi çektirmeye başlamalıdır. Fakat annesinin yaşı kaç olursa olsun 25 yaşından önce mamorafi çektirilmesi önerilmez.
Eğer genetik bir geçiş söz konusu ise 25 yaştan itibaren yılda bir veya iki defa uzman bir hekime muayene olmaları ve yılda bir kez mamografi çektirmeleri gerekir. Yine bu yaştan itibaren yılda bir veya iki defa jinekolojik muayene olmaları ve yumurtalıklarını ultrasonla kontrol ettirmeleri önerilir (bu kadınlarda yumurtalık kanseri gelişme riski de yüksektir).
Meme kanseri riski yüksek kişilerde tamoksifen isimli ilacı kullanarak meme kanseri riskini azaltmak mümkündür. Fakat tamoksifenin de yan etkileri göz önüne alınarak, ancak seçilmiş ve gerçekten riski yüksek kişilerde bu yönteme başvurmak gerekir.
Meme biyopsilerinde lobuler karsinoma in situ (LCIS) saptanmış kadınlarda, ailesinde meme kanseri olan ve biyopsilerinde atipik hiperplazi saptanmış kadınlarda, bir memesinde kanser saptanmış ve diğer memesinde kanser gelişme riski olan kadınlarda tamoksifen ile korunma önerilir. Tamoksifen kullanımı ile ayrıntılı bilgi için ilaç tedavisi bölümüne bakınız
Meme kanseri son yıllarda çok sık görülmekle birlikte yapılan araştırmalar sonucunda birçok risk faktörü belirlenmiştir. Bu risk faktörlerinin ortadan kalıdırılması ve önüne geçilmesi ile memkanserine yakalanma ihtimali oldukça düşmektedir.
Meme kanserine yakalanmamak için alınacak başlıca önlemler şu şekilde sıralanabilmektedir.
Meme kanseri erken teşhis edildiğinde tedavi edilebilen bir hastalıktır. Erken tanı konulabilmesi için ise 40 yaşından itibaren düzenli olarak ultrasonografi ve mamografi yapılması gerekmektedir. 1. Derece yakınlarında meme kanseri olanlarda kontrollere daha erken yaşlarda başlanmalıdır. Ayrıca kadınların 25 yaşından sonra ayda bir kendi kendine meme muayenesi yapmaları önemlidir.
Muayenede memede kitle veya ele gelen sertlik, meme başında veya derisinde içeri çökme, ciltte yara veya renk değişikliği, meme ucundan kan veya sıvı gelmesi gibi anormallikler saptanırsa mutlaka bir meme cerrahına başvurulması gerekmektedir.
Düzenli yapılan spor ve egzersizin meme kanseri riskini ciddi bir oranda azalttığı ispatlanmıştır. Kanser riskini azaltmada yapılan sporun düzenli ve devamlı olması şiddetinden daha önemlidir. Amerikan Kanser Derneği riski azaltmak için düzenli olarak haftada 4-5 saat egzersiz yapılmasını önermektedir. Meme kanseri olanlarda bile haftada 4-5 saat düzenli spora başlandığında, uygulanan radyasyon ve ilaç tedavilerinin yan etkileri hafiflemekte, psikolojik olarak iyilik hali artmakta ve hastalığın tekrarlama riski azalmaktadır.
Her yetişkin kadının ayda bir kez kendi kendine meme muayenesi yapması önerilmektedir. Memede ağrı, cilt tipinde değişimler, memede yara oluşması ya da memede beze hissedilmesi durumunda meme kanseri olasılığı düşünülmesi ve mutlaka alanında tecrübeli bir doktora ulaşılması gerekmektedir.
Meme muayenesi sırasında meme dokusunun içerisinde hissedilen bezelerin takibinin periyodik olarak kontrol edilmesi büyük önem taşımaktadır.
Yaşam tarzında uygulanan değişiklikler, beslenme alışkanlıklarının sağlıklı bir şekilde düzenlenmesi, sigara ve alkol gibi zararlı maddelerin kullanımının bırakılması ile meme kanseri önlenebilmektedir. Ancak özellikle ailesinde meme kanseri geçmişi bulunan kadınların yılda 1 kez mamografi çektirerek kanser taraması yaptırmaları önerilmektedir.